Kudüs 1917 / Yakup Tutum

Yakup Tutum’un Yenigün Gazetesi’nde yazmış olduğu yazı…

Kudüs şehri insanlık tarihi kadar eskilere dayanan bir geçmişe sahip. Bu şehir, sadece ‘o şehrin tarihi
değeri’ olarak bakılamayacak kadar da çok şey barındırıyor içerisinde. En basit ifadeyle, dinler tarihi
Kudüs’süz yazılamaz.

Yeryüzünde yaygın olan İbrahimi dinlerin hepsi için bu tarihi şehir çok önemlidir. İsevilik için ne kadar
önemliyse, Musevilik ve İslam dini içinde o derece önemlidir. Neredeyse tüm dinler için bir değer
ifade eden bu şehrin her yerinde, yine bu dinler için kutsal kabul edilen mekanlar ve yapılar vardır.
Günümüzde hala kutsallığını koruyan bu yapılar evet çok önemlidir ama tarih boyu şehrin bizatihi
kendisi çok önemlidir. Herkes için adeta ‘ele geçirilmesi ya da elde tutulması gereken’ bir şehir
olmuştur Kudüs hep.

İçinde bulunduğumuz 2017 yılı ise Kudüs için hayli önemli tarihlerin yıldönümleriyle kesişmiş oldu.
Nedir bu önemli tarihler?

‐ Hz. Ömer döneminde Ebu Ubeyde bin Cerrah kumandasındaki islam ordularının Kudüs’ü
fethetmesinin 1380. yılı. (Miladi 637)

‐ Selahaddin Eyyübi’nin Kudüs’ü Haçlılar’dan kurtarmasının 830. yılı. (Miladi 1187)
‐ İlk Osmanlı halifesi de olan Yavuz Sultan Selim’in Kudüs’ü Osmanlı idaresi altına almasının 500. yılı. (Miladi 1517)

‐ İngilizler’in Birinci Dünya Savaşı’nda Kudüs’ü işgal etmelerinin 100. yılı. (9 Aralık 1917)

‐ İsrail’in Kudüs’ü işgal ederek başşehir ilan etmesinin 50. yılı. (7 Haziran 1967)

Tarihi önemi bir yana, günümüze bakacak olursak, Kudüs işgal altında bir kenttir. İngilizler başta
olmak üzere, dönemin işgalci zihniyetteki devletleri Osmanlı’yı yıkmaya karar verdiklerinde, aynı
zaman da Yahudiler’e de Kudüs merkezli bir devlet kurma izni vermiş oluyorlardı. Elbette her milletin
özgür yaşayabilecekleri bir devletlerinin olmasını istemesi normal bir durum. Biz Türk Milleti olarak
tarihimizin hiç bir döneminde devletsiz kalmamışız mesela.

Peki bugün ki İsrail yahudiler için gerçekten de özgürce yaşayabilecekleri bir devlet midir? Daha da
açıkcası bu şehirleri hak ederek mi elde etmişlerdir? Hayır! İsrail Kudüs ve çevresindeki şehirleri işgal
ederek, orada yaşayan insanların evlerine el koyarak kurulmuş bir devletciktir. Siz bir yerlerde
savaşarak şehirleri ve toprakları ele geçirebilirsiniz ama orada yaşayan insanları yerlerinden sürgün
eder, onları olmadık işgencelerden geçirir, bizatihi evlerine el koyarsanız, siz savaş kazanmış bile
olsanız İŞGALCİSİNİZDİR. O evler ve o şehirler hiç bir zaman sizin olmamış demektir. Bildiğimiz
soyguncu eşkiyadan en ufak bir farkınız yoktur sizin!

Yakınlarda yayımlanan bir kitabın adını yazıma başlık yaptım. Değerli yazar Nurettin Taşkesen’in ilk
romanı Esaret 1916’yı büyük bir heyecan içinde okumuş ve son derece başarılı bir roman olduğu
kanatine varmıştım. Şimdi de uzun bir araştırmanın eseri olan Kudüs 1917 romanı ile karşımızda. Her
ne kadar roman tarzında yazılmış olsa da, aslında tarihi belgelere ve gerçek bilgilere dayanan bir
araştırma ürünü bu kitap. Nurettin Bey kitabını hazırlarken Kudüs’e kadar gitmiş, orada araştırmalar
yapmış ve gerçekten de tarihe bir belge olarak sunulacak olan bu kitabı meydana getirmiş.

Mehmet Nuri Yardım’ın yayın yönetmenliğinde, bir birinden değerli eserler çıkarmakta olan Mihrabat
Yayınları’ndan çıkan bu kitapta olaylar, Osmanlı dönemi ordularında önemli görevleri olan Alay
Müftüleri’nin ağzından kaleme alınmış. Hem tarihi olaylara tanıklık ediyoruz bu kitapta, hem de
sürükleyici bir üsluptaki tarihi vakaları ve belgeleri okurken bir yandan heyecan duyuyor, bir yandan
da üzüntüye kapılıyoruz. Neden üzülmeyelim ki…

Birinci Dünya Savaşı’nda müttefikimiz olan Almanlar’ın, Osmanlı’nın Kudüs’ü İngilizler’e karşı
kaybetmesi karşısında sokaklarını karnaval alanına çevirip, sevince boğulmuş olmaları ibretliktir
doğrusu. Bir kere daha anlıyoruz ki, müttefikte olsa Haçlı zihniyeti hep aynıdır. Aralarında savaşıyor
olsalar bile, müslümanlara karşı birlikteliklerini her zaman korumaktadırlar.

Müslümanlar mı? Osmanlı yıkıldıktan sonra hiç bir zaman bir daha birlikteliklerini sağlayamamış, ufak
parçalar haline bölünmüş devletçikleri de, binlerce yıllık tarihi değere sahip şehirleri de adeta acının,
ızdırabın, hüznün başkentleri olmuşlardır.

Yakup Tutum / Yenigün Gazetesi – 8 Kasım 2017

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir